Uzmanlık Alanları

Üroloji alanındaki hastalıklar ve tedaviler hakkında kapsamlı bilgiler.

Mesane Kanseri

Mesane kanserinin erken tanı ve etkin tedavisi.

Prostat Kanseri

İleri tanı yöntemleri ve prostat kanseri tedavi seçenekleri.

Böbrek Kanseri

Böbrek kanseri tedavisinde minimal invaziv yaklaşımlar.

Testis Kanseri

Testis kanserinin erken tanı ve tedavisi.

Prostat Kanseri

Prostat kanseri konusunda sıkça sorulan sorular

Prostat nedir?

Prostat, vücudumuzdaki ürogenital sistemin bir parçası olan organdır (Şekil 1). Mesanenin altında bulunur ve içerisinden idrar yolu geçer. Prostatın vücuttaki fonksiyonu; içinde spermlerin bulunduğu meni (semen)’nin hacmine katkıda bulunmaktır. Bunun yanında meninin içerisine prostat spesifik antijen (PSA) denen bir enzim katar. Bu enzim meninin kıvamının incelmesi yoluyla spermlerin daha kolay hareket etmesine olanak sağlar.

Şekil 1: Prostat ve prostat kanseri

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?

Prostat kanseri gelişimi için en önemli risk faktörü yaşlanmadır. Bunun yanında özellikle birinci derece akrabalarında (baba, kardeş) prostat kanseri bulunanlarda prostat kanseri saptanma olasılığı daha yüksektir. Ayrıca BRCA1 ve BRCA2 genlerinde değişiklik bulunan hastalarda prostat kanseri daha sık rastlanmakta ve daha saldırgan seyretmektedir. Son olarak hayvansal gıdalarla ve yüksek yağlı diyetlerle beslenmenin de prostat kanserine yakalanma ihtimalini artırdığına dair çalışmalar bulunmaktadır. Prostat kanseri ülkemizde en sık tanı konulan 2. kanser türüdür.

Prostat kanseri önlenebilir mi?

Prostat kanserinin gelişimini önleyecek bir yöntem henüz bulunmamaktadır. Ancak düzenli fiziksel aktivitede bulunmak, dengeli ve sağlıklı beslenmek bu ihtimali düşürülebilir. Bunun haricinde prostat kanserini erken tanımak, prostat kanserinden ölümlerin önlenmesinde en önemli araçtır. Prostat kanserinin araştırılmasına aile öyküsü olan erkeklerde 45, olmayan erkeklerde ise 50 yaşında başlanmalıdır.

Prostat kanserinin belirtileri nelerdir?

Prostat kanserinin kendine özgü bir belirtisi bulunmamaktadır. Ancak yine de büyümüş prostatın neden olduğu idrar yaparken zorlanma, sık sık ve/veya ani idrar yapma ihtiyacı, idrar yaparken yanma görülebilir. Menide kan olabilir. İlerlemiş hastalıkta omurga ve kalça kemiklerinde ağrı görülebilir.

Erkeklerde prostat kanseri varlığı nasıl araştırılmaktadır?

Hastanın aile öyküsü alındıktan sonra, parmakla prostat muayenesi yapılır. Tecrübeli bir hekim prostat kanserlerinin neredeyse yarısını bu muayene sırasında hissedebilir. Sonrasında prostat kanseri için önemli bir tarama testi olan serum PSA değerine bakılır. Bu aşamada parmakla muayenesinde farklılık bulunan hastalara transperineal veya transrektal prostat biyopsisi yapılıp prostat kanseri tanısı varlığı araştırılabilir.

Parmakla rektal muayenede farklılık saptanmayan ancak serum PSA değeri yüksek olan hastalar (≥3.0 ng/ml), multiparametrik prostat manyetik rezonans görüntülemesi (MRG)’ı ile değerlendirilir. Bu değerlendirmede eğer prostat kanseri açısından şüpheli lezyon veya lezyonlar saptanırsa, hedefe (lezyona) yönelik olarak prostat füzyon biyopsisi yapılır. Biyopsi ile elde edilen doku örnekleri tecrübeli patologlar tarafından değerlendirilir.

Prostat kanseri saptandıktan sonra tedavi süreci nasıl yönlendirilmektedir?

Bütün prostat kanserleri aynı değildir ve tedavinin temelini prostat kanserinin patolojisi şekillendirmektedir. Kabaca prostat kanseri patolojik olarak ISUP derecelendirmesi denen bir sistemle 1’den 5’e kadar (1 en masumu, 5 en kötüsü) sınıflandırılmaktadır. Bu patolojik sınıflamaya ilave olarak; serum PSA seviyesi ve parmakla muayene (veya multiparametrik MR) ile yapılan klinik inceleme sonucunda hastalar düşük, orta ve yüksek riskli olarak 3 kategoride değerlendirilir. Buradaki risk ifadesi herhangi bir tedaviden sonra serum PSA değerinin yükselmesini yani prostat kanserinin geri gelmesini (nüks etmesini) ifade etmektedir. Ayrıca orta riskli hastaların bir kısmında ve yüksek riskli hastaların tamamında tedavi öncesinde hastalığın bir başka yere sıçrayıp sıçramadığını ortaya koymak için Ga68 PSMA PET-CT gibi ilave tetkikler yapılır.

Tedavide hangi seçenekler bulunmaktadır?

Prostat kanserinde herkese uygulanabilecek tek bir tedavi seçeneği bulunmamaktadır. Tedavi sürecine hastanın hangi risk grubunda olduğuna ve hastalığın kemikler başta olmak üzere vücudun herhangi bir yerine sıçrayıp sıçramadığına göre karar verilir.

Buna göre prostat kanserinin tedavisinde aktif izlem, prostat ameliyatı (radikal prostatektomi), radikal radyoterapi (ışın tedavisi), medikal kastrasyon tedavisi (testosteron hormonu ve türevlerinin sentezinin veya etkisinin engellenmesi), kemoterapi, immunoonkolojik tedavi ve radyonüklid tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Bu tedavilerin hangisinin uygun olduğu konusunda Dr. Şanlı ayrıntılı bilgi verecektir.

Radikal prostatektomi hangi tekniklerle yapılmaktadır?

Radikal prostatektomi hem robotik (Da Vinci sistemi), hem de açık cerrahi teknikler ile yapılmaktadır. Her iki teknik arasındaki temel fark robotik teknikte idrarı tam olarak tutma için geçen zamanın daha kısa olmasıdır. Bunun yanında; her iki teknikte de benzer olmak üzere, hastaların risk grubuna göre leğen kemiği içerisinde yer alan bölgesel lenf bezlerinin alınması da gerekmektedir.

Da Vinci robotik cerrahi sistemi nedir?

Bu teknikte cerrah, konsol denilen ve el bileğini taklit eden bir sistemle, hastaya daha önceden yerleştirilen kollar aracılığıyla planladığı ameliyatı gerçekleştirir (Şekil 2 ve 3). Bu teknik minimal invazif bir teknik olup, aynı safra kesesi ameliyatında olduğu gibi hastanın karın bölgesine açılan birkaç adet delikten operasyon yapılır.

Şekil 2: Da vinci cerrahi robotunun konsolu.

Şekil 3: Da Vinci robotunun hastaya yerleştirilmiş kolları.

Sunulan Hizmetler:

  • PSA tarama ve takibi
  • İleri görüntüleme (mpMRI)
  • Hedefe yönelik prostat biyopsisi
  • Robotik radikal prostatektomi
  • Aktif izlem programları
  • Fokal tedavi seçenekleri

Prostat kanseri programımız en son tanı ve tedavi teknolojilerini kullanmaktadır. Kanser evresi, hasta yaşı ve bireysel tercihlere dayalı kişiselleştirilmiş tedavi planları sunarak, yaşam kalitesini korurken en iyi sonuçları elde etmeyi hedefliyoruz.

Böbrek Kanseri

Tedavi Yaklaşımları:

  • Parsiyel nefrektomi (böbrek koruyucu cerrahi)
  • Robotik ve laparoskopik cerrahi
  • Minimal invaziv teknikler
  • Kompleks böbrek rekonstrüksiyonu
  • Hedefe yönelik tedavi koordinasyonu

Böbrek kanseri tedavisinde böbrek koruyucu yaklaşımlarda uzmanlaşmış durumdayız. Kanseri etkin bir şekilde tedavi ederken optimal böbrek fonksiyonunu korumak için ileri cerrahi teknikler kullanmaktayız.

Böbrek kanseri hakkında sıkça sorulan sorular

Böbrek kanseri nedir?

Böbrek kanseri, böbrek dokusu içerisinde kötü huylu hücre büyümesidir. Bu kanser türünün tıbbi terimi “böbrek hücreli kanser” ’dir. Böbrek kanseri tüm kanser türleri arasında %3-4’lük bir orana sahip olup, ülkemizde ortalama tanı yaşı 64’tür. Son dönemde tüm dünyada ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte böbrek tümörlerinin erken tanısında artış görülmektedir.

Böbrek kanseri gelişimi için risk faktörleri nelerdir?

İlişkili risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir: İçilen doz ve süreye bağlı olarak sigara, obezite, hipertansiyon, ailede böbrek kanseri hikayesi, mesleki maruziyet (trikloretilen), erkek cinsiyet (kadınlara göre 2 kat fazla görülmektedir, asetaminofenin (bir çeşit ağrı kesici) yoğun kullanımı ve von Hippel-Lindau hastalığı gibi bazı genetik bozukluklar verilebilir. Ailesel genetik araştırmaların kimlere yapılması gerektiği konusunu lütfen Dr. Şanlı’ya danışınız.

Böbrek kanseri önlenebilir mi?

Böbrek kanserinin gelişimini önleyecek bir yöntem henüz bulunmamaktadır. Ulusal ve uluslararası sağlık otoriteleri böbrek kanseri için taramayı önermemektedirler. Ancak ailesinde özellikle genetik hastalıklar nedeniyle erken yaşta böbrek kanseri hikayesi olan bireyler bu önerinin dışındadır. Bu kişilere erken yaşlarda ultrasonografi ile değerlendirme önerilmektedir.

Böbrek kanserinin belirtileri nelerdir?

Böbreklerimiz vücudun derinliklerinde yerleşmiş organlarımız olduğu için böbrek kanserleri hastalığın ileri evrelerine kadar belirti vermeyebilirler. Bu nedenle hastalığın klasik belirtileri olan yan ağrısı, ele gelen kitle ve idrardan kan gelmesi hastalarda nadiren ve hastalığın ileri evrelerinde görülür. Bunun yanında yorgunluk, iştah kaybı ve açıklanamayan ateş görülebilir. Günümüzde böbrek tümörleri çoğunlukla başka nedenlerle yapılan görüntülemelerde tesadüfen saptanır.

Böbrek kanserlerinde tanı nasıl konulmaktadır?

Böbrek kanseri tanısının temeli görüntüleme yöntemlerine dayanmaktadır. BT veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme ile karın bölgesinin enine kesitsel filmleri alınır ve bu filmlerde böbrek kanserinin böbrekteki yeri ve diğer organlarla ilişkisi ortaya konur. Bu sırada eğer hastanın böbrek fonksiyonları normalse, damardan dokuları boyayan bir madde verilerek böbrek tümörünün belirginleşmesi sağlanır. Böbrek fonksiyonu iyi olmayan veya boyalı maddeye alerjisi bulunan hastalarda ise BT yerine MR görüntüleme kullanılır. Çoğunlukla bu aşamada hastalığın herhangi bir organa sıçrayıp sıçramadığı kemik sintigrafisi veya FDG PET-CT ile ortaya konulduktan sonra böbrek kanserinin klinik evrelemesi yapılır. Diğer kanser türlerinin aksine biyopsi böbrek kanserlerinde nadiren; örneğin arada kalınan vakalarda veya küçük tümörlerde hastaya yaşından veya ek hastalıklarından dolayı yalnızca takip önerilecekse, gerekli olmaktadır.

Şekil: Sağ böbrekten kaynaklanan bir böbrek tümörü

Böbrek kanserleri nasıl evrelenmektedir?

Evreleme, kanserde hastalığın ne kadar yaygın olduğunu ortaya koyan bir sistemdir. Hekimler kanserlerin evresine göre tedavi önermektedirler. Böbrek kanserlerinde genel olarak evreleme bölgesel (lokal), bölgesel ileri ve uzak metastatik olarak üçe ayrılır.

Bölgesel: Kanser tamamıyla böbreğin içerisinde sınırlıdır.

Bölgesel ileri: Kanser böbreğin dışına çıkmış, böbreğin etrafındaki organ veya dokuları tutmuş veya lenf bezlerine sıçramıştır.

Uzak metastatik: Hastalığın akciğer, karaciğer, kemik, beyin gibi vücudun diğer organlarına yayıldığını gösterir.

Böbrek kanseri saptandıktan sonra tedavi süreci nasıl yönlendirilmektedir?

Hastanın tedavi planlamasının temelini yukarıda verilen evrelemenin doğru yapılması oluşturmaktadır. Bu tamamlandıktan sonra hastanın genel durumu ve ek hastalıkları göz önünde bulundurularak uygun tedavi seçenekleri sunulur.

Bölgesel hastalığın tedavisi: Bu evrenin temel tedavisi cerrahi tedavidir. Cerrahi tedavide eğer kanser böbreğin geri kalanının korunamayacağı kadar büyükse hastanın kanserli böbreğinin tamamı ameliyatla alınır. Bu ameliyata “radikal nefrektomi” denilmektedir. Bu ameliyat tümörün büyüklüğüne göre açık veya kapalı (laparoskopik) tekniklerle yapılabilir.

Eğer böbrekteki kanser, böbreğin geri kalanının korunabileceği kadar küçükse ve geriye kalan böbreğin başka problemlere neden olmadan işlevini sürdürebileceği öngörülebiliyorsa, hastanın böbreğini korumak amacıyla “parsiyel nefrektomi” ameliyatı yapılır. Bu ameliyat tümörün böbrek içindeki yerine göre açık, laparoskopik ve robotik olarak yapılabilir. Hangi tekniğin sizin için uygun olduğu konusunda Dr. Şanlı sizi bilgilendirecektir.

Bölgesel (lokal) ileri hastalığın tedavisi: Bu evredeki hastalığın da temel tedavisi böbreğin alınmasıdır. Ancak böbreğin alınmasına ilave olarak, kanserin işgal ettiği çevre organ kısımlarının ve/veya büyümüş lenf bezlerinin de çıkarılması gerekmektedir. Bu cerrahi tedaviden sonra, hastaya ağızdan alınan ve kanserin geri gelmesini önleyen veya geciktiren ilaçların verilmesi gerekebilir. Ağızdan alınan bu ilaçlar hedefe yönelik tedavi ve immunoonkolojik tedavi olarak iki türdür. Bu tedavileri medikal onkolog meslektaşlarımız uygulamaktadır.

Uzak metastatik hastalığın tedavisi: Hastalığın bu evresinde “hedefe yönelik tedavi” veya “immunoonkolojik tedavi” uygulanmaktadır. Ancak uygun hastalarda tedavinin bir yerinde kanserli böbreğin alınmasının pek çok açıdan hastaya faydası bulunmaktadır.

İnsan tek böbrekle yaşayabilir mi?

İnsan tek böbrekle yaşayabilir. Bu nedenledir ki; kronik böbrek yetersizliği olan hastalara yakın akrabalarından böbrek nakli yapılabilmektedir. Ancak böbrek alındıktan sonra kalan böbreğin korunması amacıyla yeterince su tüketilmesi, düzenli fiziksel aktivitede bulunulması ve dengeli ve sağlıklı beslenilmesi önerilir.

Testis Kanseri

Testis kanseri nedir?

Testisler, (halk arasındaki ismi ile yumurta veya haya) ürogenital sistemin bir parçası olan ve üremek için gerekli spermleri üreten bir çift organımızdır. Testisler bunun yanında erkeklik hormonu; yani “testosteron”’u da üretir. Testisler normalde ortalama bir ceviz büyüklüğündedir.

Testis kanseri testisin içinde kontrolsüz hücre çoğalmasıdır (Şekil 1). Bu kontrolsüz çoğalma tüm testisi ve etraf dokuları işgal edebilir veya uzak yerlere sıçrayabilir, yani metastaz yapabilir. Testis kanseri diğer kanser türlerine göre nadir görülür ve kabaca görülme sıklığı 250 erkekte 1’dir. Ortalama görülme yaşı 33’tür. Testis kanseri gelişimi için riskli durumlar daha önceden inmemiş testis hikayesinin bulunması veya ailede testis kanseri hikayesinin bulunmasıdır.

Şekil 1:Testis tümörü

Testis kanserinin hangi tipleri bulunmaktadır?

Testisin içerisinde farklı hücre tipleri bulunmakta ve bunlardan değişik testis kanseri türleri gelişebilmektedir. Ancak bunlar arasında en sık görüleni (%90) germ hücrelerinden gelişen kanserlerdir ve tedavisi birbirinden oldukça farklı 2 tipi bulunmaktadır.

1-Seminomlar: Seminomların iki tipi bulunmaktadır. Klasik tip seminom daha çok 25 ile 45 yaş aralığında görülmektedir. Spermatositik seminom ise altmışlı yaşlarda görülmekte ve human koryonik gonadotropin (hCG) denilen hormonun kandaki seviyesini yükseltebilmektedir.

2-Non-seminomatöz testis tümörleri: Bu tipin de 4 alt tipi bulunmaktadır. Bunlar embriyonel karsinom, yolk sac tümörü, koryokarsinom ve teratom’dur. Bunlar nadiren saf olarak bulunurlar. Çoğunlukla aynı kanserde değişik oranlarda birliktedirler. Bu tümörler hCG ve alfa-feto protein (AFP) adı verilen tümör belirteçlerini salgılarlar. Non-seminomatöz testis tümörleri, seminomlardan çok daha hızlı ürerler ve başta karın içindeki lenf bezlerine olmak üzere uzak yerlere hızla sıçrarlar.

Bazen seminom ve non-seminomatöz testis tümörleri bir arada bulunabilirler, bu durumda non-seminomatöz testis tümörleri gibi tedavi edilirler.

Testis kanseri erken tanınabilir mi?

Testis kanseri çoğunlukla ele gelen sert kitle yaparlar. Bazen de testis şişerek diğerine göre normalden büyük görülebilir. Erken tanı için sağlıklı erkekler ayda bir defa her banyodan sonra kendi testislerini muayene edebilir ve şüphe halinde doktora başvurabilir.

Testis kanserinde tanı nasıl konulur?

Genel olarak testis tümörü hastalar tarafından fark edilir ve doktora başvururlar. Doktorlar hastayı muayene ettikten sonra ultrasonografi yapılır (Şekil 2) ve bu şekilde testis tümörü tanısı netleşir. Bunun yanında hastadan yukarıda belirtilen tümör belirteçlerinin (AFP ve hCG) kan düzeyleri istenir. AFP düzeyinin yüksek olması hastanın kanserinde her zaman bir non-seminomatöz kısmın olduğunu gösterir. Bunun yanında üçüncü bir tümör belirteci olan ve genel olarak yaygın hastalığı gösteren serum laktat dehidrogenaz (LDH) düzeyine de bakılır. Tüm bunlarla tanı netleştirildikten sonra hasta cerrahi tedaviye yani testisinin alınmasına hazırlanır.

Şekil 2: Testis tümörünün ultrasonografideki görüntüsü. B: Doppler modunda kanlanması artmış tümör görülmekte.

Testis kanserinde cerrahi tedavi nasıl yapılmaktadır?

Testis tümörlerinde biyopsinin tümörü yayma riski bulunduğundan yapılmaz. Bunun yerine hastanın tek testisinin bulunması gibi özel durumlar haricinde kanserli testisin tamamı kasık bölgesine yapılan bir kesi yardımıyla alınır. Bu işleme “radikal orşiektomi” ameliyatı denir. Alınan testis mikroskobik olarak incelenmek üzere patoloji merkezine gönderilir.

Cerrahi tedavi öncesinde veya sonrasında kanserin vücutta herhangi bir yere sıçrayıp sıçramadığını anlamak için akciğer ve karın bölgesine yönelik damardan ilaç verilerek bilgisayarlı tomografi (BT) yapılır. Bazı durumlarda, değerlendirmeye manyetik rezonans (MR) görüntüleme, PET-CT ve kemik sintigrafisi eklenebilir. Ameliyattan sonra ise tümör belirteçlerinin normal seviyelere dönüp dönmediğine bakılır. Ameliyattan sonra tümör belirteçlerinin halen yüksek olması, kanserin vücudun bir yerlerinde olabileceğini gösterir.

Testis alındıktan sonra tedavi süreci nasıl yönlendirilmektedir?

Bu aşamada hastanın yukarıda belirtilen tetkikler kullanılarak evrelemesi yapılır. Aşağıda bunun basit bir özeti verilmiştir.

Evre I: Kanser testiste sınırlıdır ve vücudun başka bir yerinde hastalık yoktur.

Evre II: Batındaki (diafram altı/bölgesel) lenf bezlerinde hastalık vardır.

Evre III: Göğüs kafesi içindeki lenf bezlerinde ve/veya akciğer ve/veya diğer organlarda hastalık vardır.

Testis tümörlerinin tedavisi pek çok patolojik ve klinik faktöre bağlı olarak farklı tıbbi branşların bir araya gelmesi ile planlanmaktadır. Tedavi sürecinde yer alması muhtemel branşlar şu şekilde özetlenebilir: Üroloji, Patoloji, Radyoloji, Nükleer Tıp, Medikal Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi. Dr. Şanlı hasta için bu branşlarla temas kurarak dünya standartlarında tedavi alması için planlama yapar.

Genel olarak söylemek gerekirse Evre I hastalıkta patolojik faktörlere bağlı olarak; hasta ya yalnızca takibe alınmakta ya da koruyucu kemoterapi verilmektedir. Evre II ve III hastalıkta ise; tedavi süreci lenf bezlerinin büyüklüğü ve sayısına bağlı olarak ve hastanın patolojisi de göz önünde bulundurularak çoğunlukla kemoterapi ile başlar. Kemoterapinin ardından kaybolmayan lenf bezleri varlığında, bunlar cerrahi olarak çıkarılır. Bunun yanında kanserli testis alındıktan sonra eğer serum tümör belirteçleri normale dönmüyorsa, yine benzer şekilde tedavi süreci kemoterapi ile başlamaktadır. Nadir de olsa seminom vakalarında radyoterapi de tedavinin bir aşamasında katkıda bulunmaktadır.

Testis tümörlerinin seyri nasıldır?

Testis tümörleri hızlı çoğalan tümörler olduğu için genel olarak kemoterapiye yanıt verir. Bu nedenle de klinik seyri ileri evredeki kanserler haricinde iyidir.

Sağlanan Hizmetler:

  • Erken tanı ve teşhis
  • Radikal orşiektomi
  • Retroperitoneal lenf nodu diseksiyonu
  • Kemoterapi koordinasyonu
  • Doğurganlığı koruma seçenekleri

Testis kanserine kapsamlı yaklaşımımız, mümkün olduğunda doğurganlığı korumaya odaklanarak hızlı tanı ve tedavi başlangıcını içermektedir. Tedavi süreci boyunca sürekli destek ve takip sağlıyoruz.

İyi Huylu Prostat Büyümesi (BPH)

Tedavi Seçenekleri:

  • İlaç tedavisi
  • Minimal invaziv prosedürler
  • Prostatın transüretral rezeksiyonu (TURP)
  • Lazer tedavi seçenekleri
  • Prostatın holmium lazer enükleasyonu (HoLEP)

BPH için ilaç tedavisinden minimal invaziv cerrahi prosedürlere kadar çeşitli tedavi seçenekleri sunuyoruz. Yaklaşımımız, hastanın semptomları, prostat büyüklüğü ve genel sağlık durumuna göre özelleştirilmektedir.

Laparoskopik ve Robotik Cerrahi

Mevcut Prosedürler:

  • Robotik prostatektomi
  • Robotik parsiyel nefrektomi
  • Laparoskopik nefrektomi
  • Robotik sistektomi
  • Rekonstrüktif prosedürler

Cerrahi programımız, en son teknoloji robotik ve laparoskopik teknolojileri kullanarak, hastalara daha kısa iyileşme süreleri, daha az ağrı ve daha iyi kozmetik sonuçlar gibi minimal invaziv cerrahinin avantajlarını sunmaktadır.